10 Kasım 2011 Perşembe

Malnutrisyon-Beslenme Yetersizliği




Malnutrisyon hastalanma ve ölüm oranlarını artıran ve kilo ile kas kitlesinde ilerileyici kayıpla sonuçlanan bir beslenme yetersizliği durumudur. Malnutrisyonun olumsuz sonuçları arasında solunum fonksiyonlarında bozulma, kalp kasılma gücünde azalma, böbrek fonksiyonlarında bozulma, bağışıklık sisteminde zayıflık ve yara iyileşmesinde gecikme sayılabilir.
Malnutrisyon, kilo kaybı ve diğer fonksiyonlardaki kaybın düzeyine göre ılımlı, orta ve şiddetli olarak sınıflandırılmkatadır. Enerji alımında yetersizlik ve yağ dokusu kaybı ön planda ise marasmus, protein alımı ve yetersizliği ön planda ise Kwashiorkor tipi malnutrisyondan söz edilebilir.
Malnutrisyonun temel nedenleri şunlardır:

Besin alımında azalma.
Besinlerin sindirim ve/veya emilimlerinde azalma.
Metabolik besin öğeleri gereksinmlerinde değişme, ve aşırı besin öğesi kaybı.


Malnutrisyonun Etkileri
Malnutrisyon fiziksel fonksiyonları, psikososyal iyilik durumunu ve hastalıkların nihai sonuçlarını etkilemektedir. Malnutrisyon vücuttaki her sistem ve dokuyu etkileyebilir.
Bağışıklık sisteminde bozukluk
Yara iyileşmesinde gecikme
Kas gücünde azalma ve bitkinlik
Solunum kaslarının gücünde azalma
Su ve elektrolit bozuklukları
cut sıcaklığının düzenlenmesinde bozukluk
Vitamin eksiklikleri
Menstrüel düzenisizlikler/amenore
Psikosoyal fonksiyonlarda bozulma

KAYNAK:
Fundamentals of Nutrition Support Practice and Management. American Society For Parenteral And Enteral Nutrition, The A.S.P.E.N. Nutrition Support Practice Manual. 2nd Edition. 2005



EDİTÖRDEN:
Malnutrisyonların en büyük sebebi; kuraklık ve kıtlığa bağlı olarak yiyecek bulamamak ya da fakirliğe bağlı olarak alım gücüne sahip olamamaktır. Az gelişmiş ülkelerde özellikle ölümcül boyutlardadır.Somali gibi ülkeler en çarpıcı örneklerden biridir.
Marasmusun (açlığın-enerji alımı eksikliği) tedavisinin yemek yiyebilmek olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz  ve bu küresel soruna yine küresel olarak çözüm bulmalıyız.
Bunun haricinde az gelişmiş ülkelerde özellikle aile planlaması eğitim ve desteği sağlanarak doğum oranın dengelenmesi sağlanmalıdır.
Anne-çocuk sağlığı eğitimi.

Tek yönlü beslenmeye bağlı olarak gelişen beslenme yetersizlikleri de az gelişmiş ülkelerde sıklıkla görülmektedir.PEM -protein enerji malnitrüsyonu- anne sütü alamayan bebeklerin, formül mama yerine sadece pirinç unu maması ile beslenmesi gibi. Sebep; kıtlık ve fakirliğin yanı sıra eğitimsizliktir.




Ülkemizde koruyucu sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması gereklidir.  Özellikle anne-bebek sağlığı ve aile planlaması eğitimleri ile birlikte dengeli beslenme-gıda eğitimi verilmelidir. Anne-çocuk sağlığı merkezlerinde,  hamilelere ve  baba adaylarına  bu eğitimler  doğumdan önce  zorunlu olarak verilmelidir.  



15 Ekim 2011 Cumartesi

Bebeklik Dönemi








Bu dönem, 1.  aydan, 1. yaşa kadar sürer.

Büyüme: Özellikle ilk 6 ay içinde büyüme çok hızlıdır. Ortalama her ay 680 gr.  alır ve 5. ayda doğum ağırlığını ikiye, bir yaşında  üçe katlar.



Baş Çevresi: İlk 6 ay içinde 1.5 cm genişler. İkinci 6 ay içinde bu hızın yarısı kadar genişler. 1 yaşındayken, doğumdaki baş çevresinin 1/3' ü kadar gelişmiş olur. Posterior fontanel (halk arasında bıngıldak diye tabir edilen kısımlardan biri)  6-8 hafta içinde tamamen kapanmasına rağmen, anterior fontanel (eşkenar dörtgen şeklinde olanbaşın ön kısmındaki bıngıldak) açık kalmaya devam eder.

Görme: Bebeklik döneminde görme kapasitesi giderek gelişir. 3.  ayda binoküler fiksasyon gelişir. 5. aya kadar yakın nesnelere uyum sağlar ve yakın nesnelere fiksasyon 10. ayı bulur.

İşitme: İşitme yeteneği doğumdan önce vardır, doğumdan sonra işitme düzeyi, yüksek sese reaksiyonuyla ölçülür (irkilme testi) . 4.  ayda bebek sese doğru başını çevirir. 10. ayda ismine tepki verir. 1.  yaşında tanıdık sesleri tanır.

Göğüs Kafesi: 1. yaşın sonuna kadar, göğüs çevresi, baş çevresine eşit olarak büyümesini sürdürür.

Kaba Motor Gelişimi: Büyük ölçüde bireyseldir. Motor gelişim bebeğin gücüne bağlı olarak gelişir. Primitif reflekslerin yerini istekli, amaçlı hareketler alır. 4. ayda başın ön kısmını, boynuyla 90 derecelik açı yapacak şekilde tutabilir. Sırtüstü yatarken yan dönme yeteneği vardır. 6.  ayda istekli olarak dönebilir .Oturma, baş kontrolü ile paraleldir. 6. ayda ellerinden çekerek oturur pozisyona getirilirken başını kaldırabilir, destekle oturabilir. Çoğu kez 7. ayda desteksiz oturabilecek düzeye gelir. 10. ayda yüzükoyun yatarken oturur pozisyona geçebilir. Bu dönemde oturur pozisyonda çevre ile ilgilenmesi sağlanmalıdır.

Hareket: 6-7.  aylarda ayakta durur pozisyonda vücudunu taşıyabilir. 9. ayda tutunarak oturur pozisyonda ayağa kalkabilir. 11. ayda ellerini ve dizlerini kullanarak emekler, mobilyalara tutunarak oturduğu yerden kalkabilir. 1. yaş dolayında elinden tutularak yürütülebilir. Bu dönemde bebeğin hareketlerine olanak sağlanmalı, kısıtlanmamalı, kontrollü bir şekilde desteklenmesine izin verilmelidir. Bebeğin de birey olduğu unutulmamalıdır.

Editörün Notu: BEBEKLER İLK 7 YAŞTA GÖRDÜKLERİ HER ŞEYİ KAYIT EDERLER .Kendi çocukluğunuzu hatırlamaya çalışın:)

İnce Motor Gelişim: Yakalama refleksi doğumdan itibaren vardır. 4. aya kadar, ellerine bakarak oynar. 5. ayda yakalama, kontrollü ve isteklidir. 8-10. aylarda kaba yakalamadan, ince yakalamaya geçebilir. Bu dönemde bebek, uzanarak yakalayabileceği oyuncaklarla uyarılmalıdır. Mama iskemlesine oturduğunda, kendi kendisine yemesine sağlamak için ufak parçalara ayrılmış besinlere özendirilmelidir.

Uyku: BEBEKLER UYUMA ALIŞKANLIKLARINI İLK 3 AY İÇİNDE EDİNİRLER. NE EKERSENİZ ONU BİÇERSİNİZ.....(İleride Nesrin söylemişti dememek için şimdiden uyku alışkanlığını düzenleyin derim;) 6. ayda bütün gece uyuyabilirler. Bebeğin uyku modeli, beslenme aralıklarına, acıkma ritmine ve acıkma  kapasitesine bağlıdır. Aileler bebeği beslemek için uykudan uyandırmamalıdırlar. Ciddi biçimde acıkmış olsalar, zaten ağlayarak dertlerini ifade ederler hiç merak etmeyin, siz uyku sersemi kahvaltı edebiliyor musunuz?

Boşaltım: Bebeklerde peristaltik (bağırsak hareketleri) aktivite hızlıdır. Bebek ne kadar küçükse acıkma sıklığı o kadar fazla olur. Bu durum defakasyon (boşaltma-kaka yapma-) sayısını arttırır. Bebeğin beslenme şekline göre defekasyon şekli de değişiktir ve bebeğin konstipe (kabız)  ya da diyare (ishal)  olduğu kararı, ona göre ayarlanmalıdır. ANNE SÜTÜYLE BESLENEN BEBEĞİN DIŞKISI GENELLİKLE HAMUR KIVAMINDADIR. FORMÜLLE -ANNE SÜTÜNE EŞDEĞER HAZIR MAMA- İLE BESLENEN BEBEĞİNKİ İSE KATI VE SIKIDIR.

30 Eylül 2011 Cuma

Diabetes Mellitus /şeker Haslığı





Diabetes Mellitus

Vücudun, besinlerden enerji elde etme sürecinde oluşan bozukluk ile karakterize bir hastalıktır. Yemekten sonra kandaki glukoz (şeker) düzeyi yükseldiğinde normal koşullarda pankreasın beta hücreleri tarafından insülin hormonu salgılanması gereklidir. Hücrelerin gereksinme duydukları enerjiyi sağlayabilmeleri için de glukozun hücre içine girmesi ve kullanılması gerekmektedir; bunu ise insülin uyarmaktadır.
Diyabetli bireylerde, pankreas tarafından üretilen insülin ya yetersizdir ya da insülin, hedef dokularda etkisini yeterince gösterememektedir. Bunun sonucunda:


Kanda ve idrarda glukoz düzeyi artar.


Kandaki aşırı glukoz düzeyleri dokulara ve hücrelere hasar vererek, böbrek hastalığı, sinir hasarı ve koroner kalp hastalığı gibi komplikasyonlara yol açar.
Diyabet dünya çapında artış göstermektedir. 2025 yılında dünya çapında 300 milyon kişinin diyabetli olacağı tahmin edilmektedir. Bu süre içinde diyabet sıklığının gelişmiş ülkelerde %32, gelişmekte olan ülkelerde ise %128 oranında bir artış göstermesi beklenmektedir
Diabetes mellitus’un üç ana tipi vardır:
Tip 1 (insüline bağımlı tip)
Tip 2 (insüline bağımlı olmayan tip)
Sekonder diyabet






Tip 1 Diyabet (İnsüline Bağımlı Diyabet): Genelde çocuklarda ve genç yaşlarda ortaya çıkar (< 30 yaş). Pankreas insülini ya hiç salgılayamaz veya çok az salgılar. Tip 1 diyabet hastaları hastalığın her aşamasında insüline mutlak ihtiyaç duyarlar.


Tip 2 Diyabet (İnsüline Bağlı Olmayan Diyabet):Erişkin yaşta başlar. Tüm diyabet vakalarının yaklaşık %90’ı tip 2 diyabettir. İnsülin üretimindeki yetersizlikle birlikte çevre dokularda da insüline karşı direnç vardır. Kandaki glukoz miktarını etkili şekilde kontrol edebilmek için pankreastan daha fazla insülin salgılanması gerekir. Fakat hastalık ilerledikçe pankreastan gerçekleşen insülin üretimi de azalır ve tip 2 diyabet hastası da insülin enjeksiyonuna gereksinme duyacak hale gelebilir.



Sekonder (İkincil)Diyabet:Gebelik, pankreasın diğer hastalıkları, stres veya ilaçlar gibi başka tıbbi koşullara bağlı olarak gelişen bir diyabet tipidir. Bu koşullar ortadan kalktığında diyabet iyileşebilir. Gebelikle ilişkili olan diyabet, daha sonra oluşacak tip 2 diyabetin güçlü bir göstergesidir.
IGT (bozulmuş glukoz toleransı) normal kan şekeri kontrolü ile diyabet arasındaki bir durumdur. İnsülin direnci düzeyini gösterir ve “prediyabetik (diyabet öncesi)” durumu ifade eder.

Diyabetin Komplikasyonları

şeker hastalığı Kontrol altında tutulmadiğı takdirde;

Hiper ve hipoglisemi (kan şekerinin aşırı yüksek veya düşük olması durumu)
Dislipidemi (kanda kolesterol ve diğer yağ düzeylerinde bozukluk)
Koroner kalp hastalığı ve miyokard infarktüs
Sinir hasarı (nöropati)
Böbrek hastalığı (nefropati)
Gözle ilgili (oftalmik) komplikasyonlara yol açar.

Şeker hasatlığı,gelişmekte olan ülkelerde ölüm nedenleri arasında 4-5 inci sıralarda yer almaktadır.

Diyabeti olan birçok kişide aynı zamanda tedavi edilmesi gereken obesite (aşırı şişmanlık), hipertansiyon (yüksek kan basıncı) ve dislipidemi gibi başka sağlık sorunları da sıklıkla bulunmaktadır ve bu sorunlar zaman içinde sağlığı olumsuz etkilemektedir. Diyabetli hastanın tedavisinin planlanırken bütün bu eşlik eden durumların bir arada düşünülmesi gerekmektedir.
Başlangıç tedavisi: Diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri.

Hedeflenen glukoz düzeylerine ulaşılamazsa, tedaviye ağız yoluyla kullanılan glukoz 
düşürücü ilaçların ilave edilmesi.

Son aşamada bu kombinasyon tedavisine insülin eklenmesi.

Amerikan Diyabet Derneği (ADA) ve Avrupa Diyabet Dernekleri Birliği (EASD) gibi kuruluşlar diyabetin tedavisinde kullanılacak aşamalı bir tedavi yaklaşımını önermektedirler.

Diyabette diyetin amacı;
Kan glukoz düzeyini normal sınırlar içinde tutmak
Tedavi kılavuzlarında önerilen kolesterol ve lipid düzeylerine ulaşmak
Enerji alımını sağlıklı düzeyde tutmak
Kısa ve uzun dönem diyabet komplikasyonlarını önlemek ve tedavi etmek
Genel sağlık durumunu iyileştirmek

Diyabette medikal nütrisyon hedefleri;

Genel sağlık durumunu iyileştirmek,
Diyabet komplikasyonlarını önlemek ve tedavi etme,
Besin öğeleri alımı ve yaşam tarzı değişiklikleri ile obeziteyi, dislipidemi, kardiyovasküler hastalık, hipertansiyon ve nefropatiyi önlemek ve tedavi etmek,
Sağlıklı besin seçimi ve fiziksel aktivite ile sağlığı iyileştirmek,
Kişisel özellikleri, kültürel farkları dikkate almak.




  • Kaynak:

    Alvin C. Powers. Diabetes Mellitus In: Harrison’s Principles of Internal Medicine. 17th Edition, 2008




Sağlıklı Beslenme







Sağlıklı Beslenme
Beslenme, insanın büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli miktarlarda alıp vücudunda kullanması sürecine verilen addır. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında veya gereğinden az yada çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği ve sağlığın bozulduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur. Vücudun büyüme ve gelişmesi, verimli çalışması, dış etkenlere ve hastalıklara karşı dirençli olabilmesi için sağlığın temelini oluşturan yeterli ve dengeli beslenme önemlidir.
Yeterli Ve Dengeli Beslenme
Vücudun büyümesi, dokuların yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin öğelerinin her birinin yeterli miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması “yeterli ve dengeli beslenme” dir. Besin öğeleri vücudun gereksinmeleri düzeyinde alınamazsa, yeterli enerji oluşmadığı ve vücut dokuları yapılamadığından “yetersiz beslenme” durumu oluşur. Birey yeterince yemesine karşın, uygun seçim yapamadığı ya da yanlış pişirme yöntemi uyguladığı zaman bu besin öğelerinin bazılarını alamayabilir. Bu durumda, o besin öğesinin vücut çalışmasındaki işlevi yerine getirilemediğinden yine sağlık bozukluğu oluşur. Bu durum da “dengesiz beslenmedir”.
Besin Öğeleri Ve Vücut Çalışmasındaki Önemi
İnsanın gereksinmesi olan ve besinlerin bileşiminde yer alan 40’ı aşkın besin öğesi kimyasal yapılarına ve vücut çalışmasındaki etkinliklerine göre 6 grupta toplanır. Bunlar:

Proteinler: Proteinler hücrelerin esas yapısını oluşturur. Proteinler, hücrelerin sürekliliği için önemli bir besin öğesidir. Vücudun savunma sistemlerinin, vücut çalışmasını düzenleyen enzimlerin, bazı hormonların da esas yapıları proteindir. Protein aynı zamanda vücutta enerji kaynağı olarak da kullanılır. Yetişkin insan vücudunun ortalama % 16’sı proteinden oluşur.
Yağlar: Yetişkin insan vücudunun ortalama %18’i yağdır. Birey harcadığından çok yediğinde vücudun yağ oranı artar, harcadığından az yediğinde ise azalır. Bu nedenle vücut yağı insanın başlıca enerji deposudur. Enerji kaynağı olmadığında, vücuttaki yağ deposu kullanılır. Yağ en çok enerji veren besin öğesidir. Vitaminlerin bir bölümü de vücuda yağlarla alınır. Derialtı yağı vücut ısısını kontrol eder.
Karbonhidratlar: Karbonhidratların başlıca görevi vücuda enerji sağlamasıdır. Günlük enerjimizin çoğunu karbonhidratlardan sağlarız. İnsan vücudunda karbonhidratlar çok az miktarda glikojen olarak bulunur. Glikojen en çok karaciğerde yer alır. Diğer organlarda ve kaslarda da bir miktar glikojen bulunur. Kanda glikoz şeklinde belirli miktarda bulunması, dokulara sürekli enerji sağlanması bakımından önemlidir. Yetişkin insan vücudundaki toplam karbonhidrat miktarı % 1’in altındadır.
Mineraller (tuzlar): Yetişkin insan vücudunun ortalama %6’sı minerallerden oluşmuştur. Minerallerin bir bölümü iskelet ve dişlerin yapıtaşıdır. Diğer bir bölümü ise vücuttaki suyun dengede tutulmasını sağlar. Bazı mineraller, vücutta besin öğelerinden enerji oluşmasında ve oksijenin taşınmasında gereklidir. Bazı mineraller de vücudun çalışmasını düzenleyen enzimlerin bileşiminde yer alır.
Vitaminler: Vitaminlerin bir bölümü, besinlerle aldığımız karbonhidrat, yağ ve proteinden enerji elde edilmesine ve hücrelerin oluşması ile ilgili biyokimyasal olayların düzenlenmesine yardımcı olurlar. Bazı vitaminler, kalsiyum ve fosfor gibi madenlerin kemik ve dişlere yerleşmesine yardımcıdır. Bazı vitaminler de vücut için gerekli bazı besin öğelerinin bozulmadan işlevini sürdürmesi ve bazı zararlı maddelerin etkilerinin azaltılmasında yardımcıdırlar.
Su: Su, besinlerin sindirimi, dokulara taşınmaları, hücrelerde kullanılmaları sonucu oluşan zararlı atıkların ve vücutta oluşan fazla ısının atılması için gereklidir. Vücuttaki bütün kimyasal olaylar çözelti içinde oluştuğundan, vücutta yeterince su bulunması yaşam için zorunludur. Yetişkin insan vücudunun ortalama %59’u sudur. Bebeklerin vücudunda su oranı yetişkinlerden daha yüksektir.
Bütün besin öğeleri birlikte alındığında vücut normal büyüme ve gelişimini, sağlıklı ve güçlü çalışmasını sürdürür.

25 Eylül 2011 Pazar

Okullar Açıldı BİT ALARMI ZAMANI !!!






''Asla benim çocuğumda  olmaz ben çok titiz bir insanım,çocuklarım her gün banyo yapar ''dediğinizi duyar gibiyim.Ne yazık ki bitler tertemiz saçlara bayılırlar,hemen atlayıp yerleşmeye uğraşırlar  yeni evlerine.
Bitler vücut ısısını severler ve bu ısıda kolaylıkla ürerler. 2-3 saatte bir saçlı deriden kan emerek beslenirler.Beslenme esnasında  doğal olarak saçlı deri zedelenir ve bütünlüğü bozulur, kaşıntıya çoğunlukla yanma hissi de eşlik eder.Bitler beslenirken bir yandan da sirke diye adlandırılan larvalarını saça bırakırlar,saça yapışan larvalar da ortalama 8 gün sonra bit haline gelirler.
Biliyorum okurken bile rahatsız oluyorsunuz.Bu yazıyı özellikle okulların açıldığı hafta hazırlayıp  yayımlamak istedim,Çünkü;işin doğrusu hiç bitlenmeden koruyucu tedbir alıp çocukların sağlıklı kalmasını sağlamaktır.
Eczanelerde cilt ph ına uygun,kötü kokulu olmayan bit şampuanları mevcut.Okul sezonunda ortalama 15 günde bir tek seferlik şampuan  uygulaması koruyucu olarak yeterli olacaktır.Düzenli olarak gittiğiniz çocuk doktorunuzdan özel bir bit şampuanı tavsiyesi de alabilirsiniz.Ayrıca çocukların palto-şapka gibi giysileri yan yana askılıklarda duruyorsa çok daha sık yıkanmalıdır.(en az 60 C  su ısısı) Diğer çocuklarda bit varsa  şapka ve paltolarının yakasına da düşmüş olabilir
Bir başka basit,kolay ve şık bir tedbir de yukarıda gördüğünüz  BİT TOKALARI,erkek çocuklar için de BİT ROZETLERİNİ  yapmışlar.Üzerlerine kafur emdirilmiş.Kafurun eski zamanlardan beri böcek ve güve kaçırıcı olarak zaten kullanılıyordu(gerçi onlar çeyiz sandıklarıydı ama:))araştırmalarda çocuklar üzerinde zaralı etkisi olmadığı saptanmış.Güvenli olması açısından eczanelerde satılanlarını tercih etmelisiniz ve alırken içeriğini okuyarak kontrol edin ve çocuğunuzun kafur alerjisi olmadığından emin olun.

 Eğer Çocuğunuz bitlendiyse;Eczaneden alınmış BİT ŞAMPUANI  saç her gün yıkanmalı  ve sık dişli tarak ile taranmalıdır.Bu işleme en az 15 gün süre ile her gün devam etmelisiniz.Saçlardaki mevcut bitler ölürken,bir yandan bit larvaları (sirkeler )bit haline gelecektir.Son sirke canlanıp bit haline gelip,şampuanla öldürüldükten sonra, 15 günde bir, koruyucu amaçlı şampuan yıkamaya geçebilirsiniz.Tabi ki bu arada evdeki herkes kontrol edilmeli bir şey olmasa bile koruyucu olarak bit  şampuanı kullanmalıdır.Şapka,palto vs.. hersey  yıkanıp temizlenmeli.Evin her köşesi elektrik süpürgesi  ile vakumlanmalı ve toz torbası imha edilmelidir.Bitler vücut ısısında üredikleri için ev ortamında üremezler ama çok küçük bir olasılık dahi olsa bir yerlere düşmüş olabilir.Tüylü çocuk oyuncakları vb.. gibi..

Bu kadar sıkıcı bir konu üzerine sizinle bir link paylaşacağim,hep birlikte gülümseyelim,eskiden bit mücadelesi ne haldeymiş:)SAKIN UYGULAMAYA KALKMAYIN.





Yenidoğanda Beslenme







Yenidoğan 24 saat için kg. başına 110 kaloriye ihtiyaç duyar.Genellikle formül mama ile 3-4 saatte bir,meme(anne sütü) ile 2-3 saatte bir beslenir.
Beslenmede Uyulması Gereken Kurallar;Biberon kullanılıyorsa,bebek meme ile emme pozisyonuna getirilir ve emzik ağzına yerleştirilir.Anne emziremeyecek durumda ise (ateş,hastalık,ilaç kullanımı)beslenme zamanlarında  annenin göğüsleri süt pompası ile boşaltılır ve boşaltılan süt atılır burada amaç memelerde süt birikmesini engelleyip anneyi rahatsız etmesine izin vermemektir.Anne sağlıklı ve  emzirme saatinde evde olmayacaksa yine anne sütü pompa ile  alınır ve buzdolabında saklanır,beslenme saatinde benmari usulü ile ısıtılarak bebeğe verilir.Beslenme yoluyla yenidoğanın en önemli  ihtiyaçlarından biri  olan göz teması da sağlanmış olur.Yenidoğanın emmeye ara vermesi;gaz çıkarma gereksinimini gösterir.Bebek dik pozisyona getirilerek havanın yükselmesi beklenir,gaz çıkarmasını beklerken sırtına hafifçe vurarak masaj yapılır.Regürjitasyon olup olmadığı(beslenmeden sonra,alınan gıdanın bir kısmının ağızdan geri gelmesi) gözlenir,varlığı;doyma işaretidir bebekler bu şekilde aldığı gıdanın fazlasını geri çıkartırlar.Hasta ya da düşük kilolu yenidoğanlar güçsüz olurlar ve yeterli miktarda ememezler.çevresel uyaranlarla desteklemek gerekir.beslenme saatinde uyandırmak,örtüsünü hafifletmek,meme başının ağzından çekip tekrar vermek gibi...

Beslenmeden sonra bebek sağ yanına ya da yüzükoyun ve baş yana çevrilmiş olarak yatırılmalıdır ki kusarsa ya da geğirirse besinleri aspire etmesin.

Okul Çocuklarınn Güvenliği İçin Yapıstırıcılara Yasak Geliyor


Bağımlılık yapan yapıştırıcıların çocuklar tarafından kullanılmasını önleyecek olan yönetmelik haberi Sağlık Bakanlığı’ndan geldi.



Yapışkanların sahip oldukları içerik bakımından su bazlı ve uçucu olmak üzere iki farklı türü bulunduğunu ifade eden Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Seraceddin Çom, yeni düzenlemeyle artık okullarda uçucu madde içeren yapıştırıcıların kullanılamayacağını bildirdi.
18 yaşından küçüklere uçucu madde içeren yapıştırıcıların satışının yasaklandığını, bu ürünleri çocuklara ulaştırabileceklere de satış yapılamayacağını kaydeden Çom, bunu yerine getirmeyenlere cezai müeyyide uygulanacağını belirtti. Çom, "Uçucu madde içeren yapıştırıcılar sadece gereken meslek okullarında kullanılabilecek. Bu okullarda kullanımı zorunlu uçucu madde içeren yapıştırıcılar da ancak kötü koku karıştırılarak satılabilecek" diye konuştu.
Çom, kokulu silgi ve zararlı madde içeren kırtasiye malzemelerinin yasaklanması konusunda da ilgili kesimlerin çalışma yürüttüğünü, bu konuda kendilerine iletilen bir şey olursa gerekli önlemi alacaklarını sözlerine ekledi.
Ambalajlara da Uyarı Eklenecek
Sağlık Bakanlığının çıkardığı yönetmeliğe göre, uçucu madde içeren yapıştırıcıların dış ve varsa iç ambalajlarına, toplam alanın yüzde otuzundan az olmayacak şekilde "Dikkat! Sağlığa Zararlıdır. Çocuklara Satılamaz, Verilemez" ibaresi konulacak.
Bu uyarı yazısına Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanacak resim ve şekil de eklenebilecek, ancak ürünlerin etiketlerinde tüketicileri yanıltacak veya kayıtsızlığa düşürecek yazı ve resimlere yer verilemeyecek.
Eğitim öğretim kurumlarında hoş olmayan koku ilave edilmiş ürünlerin kullanılabilmesi için ise kısmi veya genel havalandırma sistemi bulunması da zorunlu hale getirildi.
 Editörün Notu:Bu yazı A.A. alıntılanmıştır.

Malnutrisyon-Beslenme Yetersizliği

Malnutrisyon hastalanma ve ölüm oranlarını artıran ve kilo ile kas kitlesinde ilerileyici kayıpla sonuçlanan bir beslenme yetersizliği du...